Olması Ya Da Olmaması,Mesele Etmeye Değmez

Bugüne kadar değinmekten kaçınmayıp,sadece değinmeye gerek duymadığım bir konu aşk.Sayısız insan,sayısız kez yorumladı bu fiziksel olarak sığ,fakat kendi içine düşenlerin tabiriyle derin,sonsuz konuyu.Dünya edebiyatının üstüne kurulduğu bu tema,acaba sadece bir tema mıdır?Bu temayı en iyi kullananlardan biri olan Fuzuli bile "Şair sözü yalan olur" derken milyarlar nasıl inanır bu sanatçının oyun hamuru olan veya Hristiyanlık'taki Kutsal Ruh'tan daha kutsal olan Aşk'a.


Daha güzel şey var mı peki ondan?İnsan aklının alamayacağı,sadece kalbinin bu kapasiteye sahip olduğu yegane histen.İnsanın yüreği pır pır dan rüzgargülüne döner,parmak uçlarımızdaki yoğun keratinin kenarındaki "Şeytan tırnağı" bile aşık olur.Sağ yüzük parmağın,sol kulağının arkasındaki saç tellerin,alnının tam ortasındaki hücrenin hemen yanındaki hücre titrer,heyecandan,beyine giden sinirlerde arabanın icadından beri hiç olmamış seviyede trafik oluşur.İşte böyledir aşk,nöbetteki askerin düşmanından da beterdir.

Su uyur,düşman uyur,aşk uyumaz...

Herkes kendi tasmasını elinden düşürür aşık olduğunu sandığında.Dünya üstünde öyle birşey yaşanmadı.Adem ile Havva bize sebep olmak için başka yollar bulabilseydi eğer birbirleriyle iletişime geçeceklerini bile düşünmüyorum.Çünkü ne kadar klişede olsa yalandır aşk.Bütün şiirler,dizeler,bentler,romanlar,öyküler,şarkılar,türküler,ilkokul çocuklarının aşk mektupları...Hepsi yalandır.İnsan zihninin en büyük düşmanıdır aşık olduğunu sanma durumu.Karşı cinsi gördüğünde kanına dolan galon galon adrenalinindir suç.Sesin oluştuğu tellerinden daha çok titrer insanın kemikleri,ve sesi...Bunların hepsi atalarımızdan miras kalan bir tiyatro oyunudur aslında.Sahne sıramız geldiğinde perde aralanır,spotlar açılır,aşık olduğumuzu sanarak küçük bir yüzdesini kullandığımız beynimizin artık aynı rakamda bindesini kullanırız.Ve her tiyatro oyunu gibi perde kapandığında, kulis aptal insanların gözyaşlarıyla temizlenir,aşkın gönüllü hademeleri tarafından.


Aşk,2.5 m ötende duran eski,yıllarca sandık içinde saklanmış Magnum bir silahın mermisinin alnının tam ortasındaki hücreni havaya uçurmasıyla başlar.Kalbinin ritmiyle tüm dünyanın tempo tuttuğunu düşünürken,bir yandan da ölümsüz olduğunu en az Zeus,en az Ra kadar hissedersin.Evrenin en büyük yapıtaşları,yıldızlar,senin küçükken mors oynadığın misketlere dönüşür ve içlerindeki renkli dalgaları aşkınla boyarsın.Hayatın anlamsızlaşır çünkü alnını delen merminin kafanda açtığı boşluğu tek birşey doldurmuştur.Kendini aşkınla beraber evrenin en dış kapısını kırıp dşarı atmak,nefes almak istersin.Çünkü artık ciğerlerin bile aşıktır.Her yer aynıdır,her yer herkes yapımı 1920 li yılları geçememiş filmlerden fırlama gibi siyah-beyaz'dır.Herkesi aynı sanmaktasındır,fakat kör olan sensindir.Aşk sensindir,sen aşksındır,sen aşıksındır.


Aşkın varlığı veya yokluğu literatürde defalarca tartışılmış bir konudur.Eğer ki sorarsanız bana aşkın olup olmadığını şu dünyada,belirteceğim tek şey herkesin kendi dünyasında yaşadığıdır,ve bir dünyada iki kişiye yer yoktur.

Yorumlar