Bilincin Altında(1)-Çok Eski Hesaplaşmalar


Zaman sarkacının ucunda,üzerimdeki t-shirt ünde yardımıyla tutunuyorum,daha doğrusu o beni tutuyor.Etrafıma bakıyorum,biraz yorgun birazda neşeli hissediyorum zira bu dünyaya bu açıdan baktığımı hiç hatırlamıyorum.Yorgunluğumun sebebi verdiğim bu çaba sanırım.Artık bilincimin altındayım.Aklıma bilinç altı konusunda zırvalayan,vızıldayan bilim adamları geliyor.Ne derler bilirsiniz;250 gr bastırılmış istekler,bir avuç hafızanın saklı köşeleri,bir su bardağı da boşluk,bunları teflon tavada biraz ısıttığınızda bilinç altını misafirlerinize servis edebilirsiniz.Sarkacın ucundan kendimi çekip tırmanıyorum.En azından şimdi ayaklarımın üzerindeyim.Kesin emin olmamakla birlikte bir kulede olduğumu varsayıyorum.Masallardaysa genelde kulenin girişinden başlar kahramanlar.Herneyse ters bi insan olduğum için kulenin tepesinden maceraya başlayacak olmamı sorun yapmıyorum.Alışığım kendime.Arkamda ahşap bir kapı olduğunu biliyorum.Hatta o kadar eminim ki arkamı dönmeden ve siz söylemeden bileceğim.Üst tarafı eğimli,yere dik birbirlerine paralel büyük ihtimal meşe ağacından yapılma kerestelerin biraraya gelmesiyle oluşturulmuş bir kapı bu.Nereden mi biliyorum?Suratımdaki sırıtışı görmelisiniz.Çünkü bu Gargamel'in şatosunun kapısı...Buna şaşırmıyorum çünkü bir hayli Şirinler izlemişimdir ve bu kapıdan girdikten sonra ölmeye bu kadar hazır görünen ve umursamayan başka bir tür tanımıyordum o yaşlarda.Kendimi onların yerine koymak çok korkuturdu beni.Her bölümde kurtulsalar bile normal bir insan o durumdan sonra ya paranoyak ya da asosyal olurdu.Onlarsa bölümün sonunda şirinçileğinden turtalar yiyip,gözlüklüyü kafa üstü biryerlere fırlatırlardı.Kapı tabii ki kilitli.Eminimki birisi benim bu kuleden çıkmamı istemiyor.Ama sorarım size hiç ölümcül bir düşmanı olmayan kahraman olurmu? Tabii ki benimde var ve ben onu tanıyorum.Ondan sonra bahsedeceğim.Etrafıma bakınıyorum.İçimden Mr. Tambourine'i mırıldanıyorum.Mızıkam yanımda olsaydı keşke diyorum ve elimi cebime attığımda küçükken içine tüm gücümle üflediğim ve bir sokak kavgasında kırdığım mızıkamı buluyorum.Alıyorum elime hala Mr. Tambourine'i çalamayacak kadar yetkin olmadığım için Amazing Grace'in bir kısmını çalıyorum,yorgun bir nefesle.Kendimi mutlu hissediyorum,ne hikmetse bu bilinç altı olayından sonra sürekli gerçekten mutluyum.Verdiğim para işe yarayacak diye burjuvalar gibi seviniyorum bir daha.Amazing Grace bitince bakıyorumki kapının kilidi mızıka girişi için yapılmış.Kahkahalarla gülüyorum,çok masalsı geliyor acı veren dünyamızdan sonra bu güzel tesadüfler.Kapıyı itiyorum Gargamel'e inat ve rutubetli kulenin koridoruna çıkıyorum.Etrafta korku ve çizgi filmlerini andıran bir durum söz konusu.Bu kadar ironiyi kaldırabileceğimi sanmıyorum ama bu hikayenin kahramanı ben olduğuma göre bunun üstesinden gelmeliyim.Kendimden emin adımlarla adımlıyorum koridoru.Düşünüyorum,eğer her koridorun yüksekliği bu kadarsa 23 katlı bir kule olmalı burası.Nereden bildiğimi sormayın.Her kahraman biraz ayrıcalıklıdır.7. adımımdan sonra karşımda beliren kişiyi gördüğümde bir ürperme hissediyorum.Bu ilk düşmanımın bu kişi olması hayli ilginç.Karşımda küçükken bizim çapraz sokakta oturan,sürekli "mahalle" maçı yaptığımız takımın kaptanı Sezer var.Sarı saçları kahverengi gözleriyle bana bakıyor o küçük haliyle.Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.Neden buradasın diye sorduğumda bizi yine yenemeyceksin diyor.İlk sınavımın ne olduğunu anlıyorum.Sezer'leri hiç yenemediğimiz futbolda yenmek zorundayım.Hatta sırf bu yüzden mahalleye basketbolu getirip(duvara asılan plastik kova ve havası fazladan basılmış futbol topu ile) yenmiştik bu yenilgilere dayanamayıp.Tek başıma yenemem sizi diyorum Sezer'e hemen arkasındaki ekibini görünce.Onların takımı Sezer'in kardeşi Sever,çirkin suratlı Gürsel ve ayı gibi bir çocuk olan Mehmet den oluşurdu.Merak etme diyor,çocukluk arkadaşım eski can,kan,saç kardeşim Ozan,bakıyorum yanında Ozan'ın kuzeni Tolga ve karşı komşumuz Murat'ta var,yalnız değilsin kaptan.Kendimi yalnız hissetmiyorum o an.Hırs doluyor içim yine.Sezer arkamda kalan kapının kalemiz onların arkasındaki kapınında onların kalesi olduğunu söyleyip golü atanın kazanacağını söylüyor.Çok tehlikeli bir maç türü.Karşımızdaki rakip güçlü ve gol yememeliyiz.Ozan ve diğerleri güvenle gülüyorlar bana.Güveniyorum onlara,tüm kalbimle...Benim arabanın altına atıp patlattığım futbol topunu ortaya koyuyor Sezer ve maça başlıyorlar.Hemen kızıl saçlı Sever' atıyor topu.Ufak ve hızlı olan Sever topu alıp ışık hızıyla kalemize gidiyor.Tolga durduruyor onu topu ileri atıyor,çirkin Gürsel alıyor bu sefer ve Sezer'e oynuyor Sezer üstüme geliyor,seyrek sarı saçlarına tüküresim geliyor,eskiden yaptığım gibi,ama yapamıyorum büyüdüm artık çünkü,çünkü ben kahramanıyım bu kulenin.Fair-Play i çerçevem yapıp savunuyorum onu ama çalımlıyor beni herzamanki gibi.Ozan ve Tolga'da birşey yapamıyorlar bu küçük Pele'ye ve kalecimiz top geldiğinde tik olarak gözlerini şaşı yapan Murat'la karşı karşıya kalıyor Sezer...Gözlerimi kapıyorum,korkuyorum,hırslanıyorum,koşuyorum,kaptan gemisini kurtarmaya gidiyor.Sezer vuruyor,Murat'ın göğsüne çarpıyor top sekiyor ve önümde kalıyor.Tolga ya verip koşuyorum,içimde hiç hissetmediğim gücü hissediyorum.Tolga Ozan'a veriyor,ben koşuyorum,Tsubasa gibiyim millerce koşuyorum karşı kale için kulenin koridorlarında.Ozan topu alıyor,biliyor taktiğimizi,topu kaldırıyor,arkamdan hissediyorum,topun yükseldiğini Gürsel omuz atıyor düşmüyorum,Sever ayağıma kayıyor sendeliyorum,ama koşuyorum,soluğum kesiliyor,hırsımdan ağlıyorum,çocuk aklımla,artık yenmeliyiz diyorum.Top en tepede ve inişe geçiyor bakıyorum Ayı Mehmet kalede yerini almış,ve kaplamış kale kapısını.Ümitsizlik tutuyor yakamdan bende onu tutuyorum silkeliyorum,atıyorum üstümden,Top inişte Ozan'ın tam kafama attığı topun geleceği yeri biliyorum,ve her kahraman gibi kafamı kullanıyorum,bir damla ter kaşımın sınırlarını aşıp gözüme giriyor,sol gözümü yumuyorum sıçrıyorum ve kafa vuruyorum diğer gözüm açık babamın hep söylediği gibi:"kafa atarken gözünü açık tut!!"top ilerliyor ben havadayım,Sever'den bile hızlı vurduğum top,Mehmet'in gözbebekleri büyüyor,top buz tutup alev alıyor,Ayı eğiliyor ve patlattığım top birkez daha patlayarak kapıyı patlatıp yıkıyor...Yere iniyorum.Yorgunum.Mutluyum.Yendik.Sonunda çapraz sokağı yendik.Neşeyle sıçrıyorum.Bakıyorum ne saman saçlı Sezer'den ne de saç ve kan kardeşim Ozan'dan ne de tik olarak şaşı olan Murat tan eser var...Sevincimi paylaşacak kimseyi bulamıyorum.Paolo Coelho'nun dediği gibi "kazanan yalnızdır".Dik duruyorum ve 22. katın merdivenlerine ilerliyorum muzaffer adımlarla...

Yorumlar