Bilincin Altında(5)-Anlık Kurtuluş


Yorgunluk ve bezginlik genelde eş olarak misafirliğe gelirler evinize,kolkola.Onları ne Cenap Şahabettin gibi dış görünüşleriyle karşılayıp,fikirleriyle uğurlayabilirsiniz ne de bir Hollywood filminden fırlama bir ev sahibi gibi bağıra çağıra aşırı mimik ve jestlerle kovalayabilirsiniz.Bende yatıya kalmayı planladıklarından eminim.Eskiden köylerde gelen misafire git demek için çoraplarını çıkartırmış ev sahibi.Ayaklarıma bakıyorum,üzerlerinde haftanın hangi gününe müdahil olduğunu bilmediğim bir pazardan alınmış bir çift çorap var onları sarıp sarmalamayı bile tam beceremeyen.

Yıprandığımı hissediyorum,bir meşaleyle tüm kuleyi yakıp bu oyuna bir son verip,Hipnoz uzmanının kafasını IKEA dan aldığı modern masasında kırmak istiyorum.Bu olayların bu kadar acı vereceğini düşünmemiştim.Diğer tarafın bu kadar hasar vermeye yatkın olduğunu hesap edememiştim.Ben öngörü uzmanı sayardım kendimi fakat gördüm ki öngörü sadece önünüzde olanları görmenize yardımcı olur.Kafanızın içindekileri değil.Bu katta karşıma çıkacakları hesap edemiyorum.Bir kaç ömür yaşamış hissediyorum kendimi ve gerçekten ölümsüz olmak istemiyorum.Mitolojiniz batsın insanlık!


Kulenin koridorları hala bomboş,burada da sanırım sabrımla yüzleşiyorum,sonsuzluk hissi yaratılıp,buradan çıkamayacağım düşündürtülmeye çalışılıyor biliyorum.Bu işi kendine meslek edinen kim az çok tahmin ediyorum fakat bu bana ve ayaklar altındaki bilincime kalsın.Derken kendimi bir miktar ötelediğimde kulenin yamaç ve anaç koridorlarında,hipnoz uzmanını görüyorum IKEA masasının hemen arkasında.Heyhat!İnsanın medeniyetin arkasına saklanışının ne de güzel bir örneği.Gülerek yaklaşıyorum."Sanırım bana burada ne aradığımı sormayacaksın değil mi?" diyor."Hayır" diyorum,"seni buraya getirenin ben olduğumu biliyorum".Kendimi boşluğa bırakıyorum altımda bir kanepe bulunmadığını bile bile.Fakat düşmediğime de şaşırmıyorum.Burada her şey mümkün.Burası benim zihnim.İstersem Stalin'le el kızartmaca oynarım,istersem Van Gogh'un resimlerini yakıp ayaklarımı ısıtırım.Fakat isteyipte bulamadığım tek şey Lanet'im.O dokunulmaz,tıpkı hafızanızda olan bir olayı hatırlayamayıp anlatamamanız,ifade edememeniz gibi.O yarı geçirgen zar,bense bir hücreye göre bile çok küçük salak saçma bir besin maddesiyim.İçinden geçip gidiyorum,onun isteğiyle.


Beni artık buradan çıkarmasını istiyorum uzmandan,ben istediğime göre çıkmalıyım,oluyor,çıkıyorum,bu kadar "açıl susam açıl" olması gülümsetiyor beni.Koridor sonunda bir kapı var ve çıkıyorum bu lanet yerden.Küçük bir içgüdü beni çıkarken arkama döndürüyor ve Lanet'i görüyorum.Tek bi anlık düştüğüm şüpheyle kapı kayboluyor ve şüpheyle beraber boşluğa da düşüyorum.Oyun devam ediyor.Kuralları koyanların altında anonim imzası var.Düşerken bile gülebiliyorum.Kanepe bu sefer yok gibi duruyor.

Yorumlar