Gomore Yolunda(4)-Dip


Dört tahtayla çevrili bir yeni-doğan kundağı kadar korkutucuydu kabuslarım.Can verdikleri karakterlere sokakları milyonlarca kez arşınlatan bir yazar gibi hissediyordum kendimi.Sürekli tekrar,sürekli kısır döngü,sürekli bir süreksizlikti bizi sürükleyen sürünün peşinde.Acıyan anılarımız,öksürüklere boğulan gözlerimizden fışkırıyordu.Kapakları kapatmanın imkansız olduğu bir yoldaydık.Görme yetisinden yoksun Altar'ın oğlu gibi tüm Çin hanedanıyla savaşmaya razıydım,bu isteksiz açıklık yerine.

Eski model arabamızın sol ön kapısının camından giren rüzgar alıp götürür diye düşünüyordum geride kalanları.Olmadı.Belki de sağ arka tekerin sürtünme kuvveti silerdi anılarımı fakat ona da cesaret edemeyecek kadar korkularımla haşır neşirdim.Şu an herhangi bir kasabanın kıraathanesinde,sobanın yarım metre,demli çay bardağının kırk santimetre,köy muhtarınınsa dört buçuk metre uzağında oturup,yağmurun dedikodusunu yapıyor olabilmek için tüm benliğimi satardım,alıcı gözetmeden.Yöremde oturanların kimler olduğunu unutmaya başlıyordum,belki de yanımdakinin adı Şeyh Bedrettin'di onun önündeki de Börklüce Mustafa'ydı.Bilemezdim.Kalitesiz tahtadan olan okul sıralarında öğrendiğim mutlak bilginin olmayışı yoruyordu ayak bileklerimi.

Bilincimi kaybettiğimi düşündüğüm anda,bunun farkında olmamın bilincimin yerinde olduğunu gösterdiğini anlayıp,üst satırlarda sahiplendiğim,bir şeytana ait olan arabanın deri koltuğuna yapışan kaba etimi kaldırdım.Sanırım bunda arabanın durmasının ve Şeyh Bedrettin'in genele hitap eden ama bana seslenen "iniyoruz" kelimesinin etkisi olmuştu.Tüm filozoflar yanılıyordu,yolda olmak en boktan tarafıydı bu hayatın.Benim için ya olduğum yer vardı,ya da olacağım.Yol bitmişti.Şiir yazmayı bırakan bir şair gibi yolu bırakmıştım,bir anda.Bıraktığım anda kucakladı beni yol,düştüm,farkına vardığım tek gerçeklik,tekrar yoldaydım,düşteydim ve dipteydim.Beynimin açık kalan son kısmı bir denkliği eşitliyordu.

Yol=Düş=Dip

Yorumlar