Hâl

Seçildik ve bitti.Kim yarattı,kim döktü ruhlarımızı bohçadan bilinmedi.Koca,eski iki zar atıldı ve kaderler yazıldı.Dünya bir günde yaratıldı beş günde kirletildi.Biz ruhlar için bu yaratılış süreci çok sancılıydı.Yoktan nasıl varolduğumuzu düşünerek aramızda çok deliren,yolu alıp giden oldu.Biz düşünmedik,darphanelerin en derin koğuşlarında dövüldük üçgenin tam ortasında.Ağır savaş verdik,ağır kayıplar bıraktık ama yüzümüzü dönemedik onlara.Elimizden gelen,gönlümüzden kopan birkaç kötü niyetli taş ocakçısının getirdiği pişmemiş,ebabil kuşlarının ağzından çalınan taş oldu.Onlar da pek zarar veremedi,çünkü sadece şeytan taştan korkardı.Düşman,şeytandan daha dirençliydi.Attığımız taşlara alevlerle yanıt verdi.Üzerimize verem olmuş kedileri saldı.Suratımıza öksüren kedilerin sırtını sıvazlayıp yanımıza çekmeseydik halimiz haraptı. Irklarımız önemsizdi,hep kavga-döğüş hep kırmızı-mor.Hangisi hangi rengi yarattı bilemedik.Tanrı ilk hangi rengi yarattı bilemedik.Çok kafa tükettik,bütün istihbaratımız lokomotif fırını gibi çalıştı ama yakabildiğimiz tek bir arpa oldu.Tanrı bize hiçbir şey söylemedi.Eşit yaratılmamıştık,kavganın muhtıraları çok önceden yazıktı.Biz de geri çekildik,en dibe gittik.Yeraltlarında sonsuz uykulara verdik uyluklarımızı.Hiç iz bırakmadık arkamızda.Yeraltlarında birkaç keseli sıçanın tacizine,birkaç ta ejderhanın saldırısına maruz kaldık.Şansımıza yeni yaratılan bu gezegende mevsim değişikliği çoktu da ejderhalar hep nezleydi.Kaçıp sığındık.Ne Tanrı buldu bizi bu tandırda ne gözcüleri.Oturup Zeus'a Kutrapali'ye Buda'ya hatta durmadık bütün daha hayal edilmemiş pagan tanrılarına dua ettik bir damla oksijen için.Yoğun kükürt kokusu birkaçımız hariç hepimizi rahatsız ediyordu zira.Oyunsonu başlamıştı.Beckett la oturup iki damla sohbet etme imkanı bulduk.Yazmakla yazmamak arasında gidip geldi ve turp yemenin daha iyi bir fikir olduğuna kanaat getirdi.Evcilleştirdiğimiz keseli sıçanlar sayesinde yiyecek bulmak konusunda sıkıntı çekmedik pek ama aramızda aklını kaybedenlere bir çare bulmamız gerekiyordu.Onlara da turp yedirdik.Burada en bol yiyecek turptu-tek yiyecek- ve her derde deva diye ikna ettik yine birbirimizi.Engelleyemedik delileri ve gün ışığına çıkmaya karar verenler oldu.Bir paket sigara almaya çıkan yedi arkadaşımızdan bir daha haber alınamadı.Anlatamadım yukarıda tekel bayiisinin olmadığını onlar da dinlememişlerdi halbuki.Halbuki halbukiyi kullanmamız için daha çok erkendi,hamdık lakin,zaman kavramı yer altında -basınçtandır sanırım- daha hızlıydı yine lakin.En uzunumuz yetmiş üç santimle doğduğunda Roma ordusunda yüzbaşı olacak iyi huylu sarışın bir çocuk olan Brütüs tü.İsim benzerliğinden dolayı çok sıkıntı çekti buralarda ilk başlarda fakat atlattık el birliğiyle.Sonuçta tutunacak sadece birbirimiz vardık ki buralarda tutunmak çok zordu,karanlık bastırıp çöküyordu üzerimize,kulaklarımız uğuldayıp gürlüyordu.Kabuslarla uyananlar için bir oda açtık,birbirlerini öldürdüler,kaos hakim oldu küçük kolonimize ve devlet kurmaya karar verdik,başımıza bizi küsüp kaçmakla tehdit eden,en deli üyemiz olan ve doğduğunda Uganda da ilk isyanı çıkaracak olan yanık tenli bir kızı geçirdik.Geçirdik ama neler feda etmedik bunu yaparken anarşist bir ruhu devlet yapmak bizim fikrimiz olabilirdi sadece.Çok cefa çektik bu elemsiz kızdan,çok güç kaybettik,biz ki isyanın sınırlarını aşmıştık şimdiyse bir kızın ruhundan nefes almak için izinler alıp sürünüyorduk.Sonra durduk toplum olarak,kız da durdu,hayatta olabilme amacımızı çözdük ve durduk.Tek kelime bile etmedik bin yıllarca,sizi bekledik.
Biz boynumuzu dik tutmak için doğmuştuk,eğmek için değil.

Yorumlar