Git

Akıntıda akmayalı uzun zaman oldu.Kulaklarımızın çığırtkanları fersahları aştı sen gittiğinden beri.Çok şey değişti,değişen her şey eski haline döndü ve tekrar değişti, en kötü yanı ise biz sensizdik. Sensiz biz biz değil gibiydik... Yollarımız daha kısaydı belki fakat kesinlikle daha engebeliydi,ağaçlarımız belki daha büyüktü ama sen üzerine çıkıp atlar gibi yapıp yüreğimizi ağzımıza taşımayınca anlamsızdı... Anlamlarımız da sensizdi be, patatesler ve yumurtalar daha geç haşlandı,kimyamız bozuldu,hormonlarımız bizimle aşık atmaya başlayınca anladık sensizliğin getirdiği acziyeti... Geçen gün çok sevdiğin bir trafik işaretini görüp ağladık beraberce... Kuyunun kenarında yapmaya çalıştığın baleyi bile özledik, herkes birbirine,herkes sana küstü sen yokken... Gitmek neydi ki?açıklaması neydi,birbirimize dokunamamamız mıydı gitmenin tanımı,yoksa çoklu bir yalnızlık güftesi miydi...En iyi sen bilirsin bunu da,gitmek anlamsızdı,zıttı bile yoktu çünkü, bir kez gidince bizim için gidilmişsindir ve biz bunun için o kadar akıllı değiliz bilirsin... Gel demiyorum,hiç durma git,sonsuz yolların kalabalığına karış,derin kaoslar içinde kaybol,cehennemden su,cennetten şarap iç.Çiçekli elbiseler giy, ve arkana bak...Her geliş iki defa gitmek demektir biliriz,bizi gör ve devam et sonsuzluğa,ellerimize uzanmaya çalışırken ızdırap içinde kıvran.Bulursan maviye boyalı bir duvar onu yumrukla hepimiz için.Acıtma parmaklarını,garip yüzükler tak,saçını sık sık kestir,insanlara kızma,hepsi birer hayvan bilirsin,sakın bir şeyler yazma,içini dökme elbet sararacak kağıt parçalarına...Tırnaklarını uzat ve en sevdiğin yemeği özlemeyi unutma...Gitmek nedir ki,birilerini bırakmaktır,birilerini ya yüz üstü ya sırt üstü,farkeder mi kalemi tutmayı bile bilmiyorsan benim gibi. Sen köşedeki taşı,taştaki bok böceklerini bıraktın ya en çok onlar üzüldü.En çok o köşe severdi seni buralarda...Bacakların çıplak gezme ısırganların işi o ya ısırırlar,acır...Geçmişine duyarsan bir özlem koy çıkınına gösterme kimseye,uzun yol belli mi olur,çalarlar belki,hatırlarsan küçük ayakkabıların,küçük şehirlerini,hatırlarsın tüm güzelliklerini ikimizin... Çiçekli elbiselerin özlemiş midir bizi en çok onu merak ederim...Dar koridorlarda herkes tapınırken Tanrı'sına,biz tapınırken birbirimize,her gülüşümüz dönüşür Tanrı'nın kendini ispat edişlerine belki de.Musa'nın dağı,Sartre'ın midesi gibi bağlar bahçeler ve en güzel melodiler toplanır bir nehrin yatağında ve iki Tanrı gibi sevişiriz o nehirlerde. Gitmek nedir ki,sonsuzluk mudur,acı mıdır,keyif midir,zehir midir,kan mı,yol mu,biz mi, yoksa sadece bir çift ayak mıdır?

Yorumlar