Yukarı daha yukarı, hayır kuzeye değil yukarı, üç boyut nedir bilir misin, kronik boyun ağrısı nedir bilir misin, kaçışın olmadığını bildiğinde ne yaptın en son, nereye gittin, nereye saklandın, en son kimle dedikodu yaptın, hangi yatakta uykusuzluktan dönüp durdun, en son kiminle yalnız kaldın, yalnızlığını kimle paylaştın, peki boşluğu gördün mü, bak orada yukarıda, üzerimizde parlıyor yukarıda, kuzeyde değil yukarıda, üzerimizde, peki Raskolnikov'u sever misin, ben severdim, aynı hostelde kalmıştık bir seferinde, kocaman bir hostel, yerden yüzlerce metre yukarıda, denizi gören bir uçurumun ucunda,ve aşçısının muhabbeti mükemmeldi. Kimilerine göre bir melekti, her güldüğünde yer yer beyazlamış bıyıkları meleğin kanatları gibi açılırdı çünkü. Gizli gizli tatlı verirdi bize, zenginlerin yemeklerini baştan savma yapardı, baharatını eksik koyardı. İki yan odamızda kalırdı çok güzel bir kadın, adını bilmezdik, Raskolnikov'un gözleri küçülürdü onu gördüğünde, kadının ani bir hareketiyle kalbi ritm tutmaya başlardı ve sorular sorardı bana. Çok soru sorardı, en son ne zaman sırtüstü uyuduğumu, kalemi nasıl tuttuğumu, Tanrı'nın var olup olmadığını bile sorardı. Cevabı olan tiplerden değildim hiç bir zaman. Yukarıya bakmak yerine aşağıdaki denize bakar sorularını düşünürdüm, onunla konuşacak zamanımın olmadığından değil, eskiden bindiğim motosikletleri ve taradığım saçlarımı özlerdim. İsyanın elçisiydi benim için saçlar ve motosikletler. Hostelin balkonundan yüzlerce metre aşağıya düşmeyi hayal ederdim o kocaman motosikletlerle, yanımda sevdiklerimle upuzun bir düşüş yaşamayı. Bir insanla en iyi düşerken anlaşırsınız, düştüğünüzün farkında olarak birbirinizle tamamen eşit ve denk, düşersiniz. Fazla kalabalıklaşmadan bir kaç insanla düşmeyi deneyin, düşüşün sonunu kabullenerek vücudunuzu sıyırıp geçen hızı ve havayı hissedin birlikte. Belki o zaman Rimbaud'yu da anlarsınız. Tek başına kimse anlayamaz Rimbaud'yu oturup bağıra çağıra konuşmadan olmaz. Neruda'yı belki ama Rimbaud'yu asla. Hiç olmadı Cehennem'de bir mevsim geçirmelisiniz, ateş yakmalısınız Cehennem'de. Şanslıysanız belki iblisle bir çay içer, neden bu kadar değiştiğinizi sorarsınız.
Yorumlar
Yorum Gönder