Yüzlerce sayfa da, binlerce kitapta Rousseau nun itirafları yazılıdır. Bir tanesine bile inanmak mümkün değildir, bir insanın bu yükü taşıyabilecek denli güçlü olması zoruma gider de ondan inanamam. Bir insanın içi ve dışı bir olamaz, iki evren birbirinin içine geçemez. Küçük bir olasılıkla olsa da aramızda da vardır, anlattıkları gerçek olan, yalanlarla süslenmemiş, Styx kadar berrak hikayeleri dillendiren yüce gönüllü insanlar. İnkar edilemeyecek bir gerçek gibi görünse de, yeteri kadar insan tanımış her kişi bilir ki bu gerçeği gözardı etmek bir ihtiyaç haline gelir ve boğazınıza yapışır. Bir yandan anlattığınız ve dinlediğiniz yalanlardan tiksinip, uzaklaşmaya çalışırsınız fakat toplumun ve diyalogların arkanızdan geldiğinizi de bilirsiniz. Kaçamazsınız, şeytanlar veya canavarlar değildir kovalayan, kesinlikle sizi yakalayacağını bildiğiniz güruhtur. Bir süre sonra bir de bakarsınız ki o güruhun arasında koşuyor ve bir sonraki kaçağı yakalamak için tüm gücünüzü harcıyorsunuzdur. Kabullenme insanın en zor eylemidir, bir kayayı binlerce kez bir dağa çıkarmak için uğraşabilirsiniz fakat kabullenemezsiniz, çıkınca oradan da düşeceğini kabullenemezsiniz. Eğer o güruhun içindeyseniz, herkesin orada olmasını istersiniz, dışarıdakileri yakalarsınız, sürek avını sürdürür, gerçekten kaçanlara da hiç yaşamamışlar gibi davranırsınız, davranırız.
Gündelik hayatımı biraz da olsa irdeleyerek düşündüğüm bu kavramların size yabancı olduğuna inanmıyorum, itiraf ediyorum hepinizin bunları bildiğinizi biliyorum. Samimiyet bir buluttur, görünür ve içinden geçilebilir, tutulamayan, orada olup bizi gölgesiyle serinlettiğine inandığımız koca beyaz tombul bir buluttur ve ne kadar üzücü olsa da her söz gibi bir yalandır. Tek gerçek siz ne düşünüp hissediyorsanız odur, ve tüm yazılanlar birer hayal ürünü olup gerçeklikle hiç bir ilgisi yoktur.
Yorumlar
Yorum Gönder