Yıldızların Uykusu-Bölüm 1




Ne zaman tekerleği itmeyi bırakıp evreni yönetmeyi aklımıza koyduk, ne zaman birbirimize kargıları saplamayı bırakıp yıldızlara uçmayı hayal etmeye başladık bilinmiyor. İnsan olarak evrimimizde Michalengelo'nun betimlediği ilahi olarak tabir edilen dokunuş ne zaman gerçekleşti bilinmiyor. Fakat bir yerde ortaya çıkan bu irade gücü her canlıda bir miktar bulunuyor, kimsenin gözden gelemeyeceği şekilde parlayarak. 

Tabii bu sırada (yaklaşık iki yüz iki bin yıl) evreni keşfedip kendi yaradılışımızı hala çözemememiz eski fıkralardan gelme bir şaka gibi karşımızda duruyor. Sonuçta annemin babasının da dediği gibi hayatın eğlenceli kısmı bu kocaman anlamsız bilinmezliklerde yatıyor sanırım. 

Daha kendimizi bile tanıyamazken, dün istediğimiz şeyleri bugün istemeyip değer yargılarımızı evrende çok az yer kaplayan ufak koşullara bağlarken, kalkıp bir başkasını, hatta tüm insanlığı tanıdığımızı düşünmek Gılgameş'inkine benzer bir kibir yüklüyor omuzlarımıza istemeden de olsa. Ve inanıyorum ki ben düşünce yapısından kendimi azad ettiğim anda büyük bir silah kazanmış olacağım.

Dün gece bunları düşünürken daldığım uykuda,

Karşıma çıkan bir rehber sayesinde evrenin fethinde insanlığın karşısında yer almaya karar verdim. Bunun için gerekli birikimim olmasa da yeterli azmim ve iradem olduğunu düşünüyor gizemli Virgil'im. Zamanında Dante'ye Tanrı'ya ve şeytana savaş açma gücünü veren bu uzun boylu sıska rehber, şimdilerde geleceğe olan umudunu benim gibi bir deliye bağlamış görünüyor. Gecenin koyu karanlığında Andromeda takımyıldızının ateşinde ısınırken arkamdaki çınarın arkasında beni izlediğini farkettiğimde önce biraz irkilmiş, sonra içimde bu ürkek rehbere karşı bir sempati duymuştum. Boyunun aksine ufak adımlarla karşıma oturup halimi hatrımı sorduktan sonra hikayelerini anlatmaya başladı. Burada çok fazla zamanım olmadığını söylediğimdeyse anlattıklarını not almamı istedi. Hikayeleri unutmam dediğimde gülümsedi ve yine ufak adımlarla sağ çaprazımdaki ağaçla sol çaprazımdaki ağacın arasında yürümeye başladı. Her adımında dallar sallanıyor, bu da hareketlerini bir harmoni içerisine sokuyordu. Bana bu uyku aleminde yapabileceklerimin sınırsız olduğunu ve istersem herkesi, her şeyi hatta hiç bir şeyi bile yok edebileceğimi söyledi. Tıpkı ölüm gibi dediğimde geniş geniş sırıttı. Eski Amerikan filmlerindeki "seçilmiş olan" numarasının bana pek işlemediğini ve yalnız kalmak istediğimi söylediğimde biraz bozularak gri gözlerini gözlerime dikti ve geldiği ağacımın arkasından kayboldu. 

Ertesi gün uyandığımda kapımın önünde iki savaşçı beni bekliyordu. Günlük kıyafetleri Valhalla'da akşam yemeğine katılacak gibiydi. Gözleri omuz zırhlarından daha parlak, birinin kapkara, öbürünün yemyeşil gözleri yanmış köyleri andırıyordu. Dolunay günlerinin tatil olduğunu unutup işe gitmek üzere hazırlanmıştım beni almaya geldiklerinde. Hikaye örgüsü kör bir kadının elinden çıkmış kazağa benziyor olsa da sevinmiş, gözlerimin önünde yanıp sönen ekrandan uzak kalma fikriyle şevk dolup sokağa çıkmıştım. Sürüklenerek daha önce varlığını bile bilmediğim Nordic temalı festival için şehir dışına getirilmiştim. Gerçek ağaçları görünce yüzümde oluşan gülümsemeye bakıp gülmeye başladı ikisi de. Siyah gözlere sahip olan Algol keyfimin yerinde olmasına sevindiğini söyledi. Tanıdığım en inatçı, iyi ruhlu insandı ve bu ruh iyi olduğu kadar her zaman çevresine alev saçar gibiydi. Etrafındayken kendi hayatınızla ilgili şeyleri bu alevlerin arasında kaybetmek çok kolaydı. Yeşil gözlü olan Denep ise zamanımızın en soylu ailelerinden birinden olmasına rağmen bizim gibi normal insanlarla kendini daha rahat hissettiği için o hayatı arkada bırakmıştı. En zor zamanlarında bile destek için ailesine koşmayı reddederek Algol ve benim saygımızı çalışkanlığıyla kazanmıştı.

Ormanın içlerine doğru yürüyorduk, Denep "Dün gece neler oldu anlat bakalım Reg" dedi.

Bir şey biliyor olması imkansızdı fakat artık bu insanlardan krallığımı saklamam anlamsızdı. Olan biteni ve Virgil'i anlatınca ikisi de hayalgücümün genişliğiyle her zamanki gibi dalga geçip eğlendiler. Benim için sorun yaratmıyordu, ikisinin de zararsız ve iyi niyetli insan türüne dahil olduğunu biliyordum. Güven duygusu toplumumuzda artık çok fazla yer bulmuyordu ve bunu hissedebilmek lüks sayılırdı, ben de bu lüksün tadını çıkararak kozalak toplamaya başladım. Yarım saatlik yürüyüşün ve sessizliğin ardından yaklaşık iki yüz metrelik bir Viking gemisi görünce alana geldiğimizi anlamıştık. Tek gözü bantla kaplı uzun boylu ve sırtında kocaman bir kalkan olan kadından bilet alıp geminin içerisine girdik. İçimde geminin düzgünce kesilmiş tahtalarına dokunma hissi uyandı, içerisi ilerledikçe kalabalıklaşıyor, iki yoldaşım da adımlarını hızlandırıp bu insan seline doğru kendini kaptırıyordu. 

On beş dakika sonra onları tamamen kaybetmiş şekilde ana güvertenin kenarında oturuyordum. Zırhsız savaşa gelmen mantıksız olmuş dedi yan tarafımda oturan genç bir kadın Viking savaşçısı. Sapsarı saçları sıkıca örülmüş, sırtından sarkıyordu. Yanında kırklı yaşlarında bir adam tüm vücudunu kaplayan zırhıyla dikilmiş güverteyi izlerken sigara içiyordu. Sigara bu dönemde artık uyuşturucu gibi el altından gizlice satılıyor ve kullanılması suç sayılıyordu. Bana döndü, sırıttı ve kendi sigarasını uzattı. Kumandanların zırha pek ihtiyacı olmuyor diye gülümseyip sigarayı aldım. İkisi de gülerek uzaklaştılar. Hayatımda içtiğim ikinci sigaraydı ve deniz kokan bir aroması vardı. Sigara bitince savaşçılarımı aramaya koyuldum. Belki de eve dönüp Virgil'in gelmesini beklerim diye düşündüm.

Bordadan inip yürümeye başladığım anda gerçeklik yetimi kaybettiğimi anladım, Tepki vermeye fırsat bulamadan, ormanın içerisindeki gemiden uzaklaştığımı farkettim. Arkamı döndüğüm anda kendimi krallığımda buldum, Uyanık olduğumu bilmeme rağmen burada olmam hiç bir mantığa sığmıyordu, kalp atışlarım hızlandı, Yanan Andromeda'ya, üç ağacımın arasına doğru koştum ve yaşlı adam ve kızı ateşimin başında otururken buldum. İçimde yükselen öfkeyi ve şaşkınlığı durdurmaya çalışmadan üzerlerine doğru en hızlı adımlarımla yürümeye başladığımda bu iki insanı da parçalara ayırabileceğime emindim.




Yorumlar

  1. Bir edebiyatçı olarak yazdıklarını çok beğendiğimi söyleyebilirim. Tebrikler, güzel şeyler yazmışsın.Üslup ve dile hakimiyetin gayet başarılı sevgili yeğenim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder